Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Mart 2009 Çarşamba

PARADOXES INSIDE...

Hayatta herşeyinden bir tutam eksik olanlardan mısınız sizde ? Hani her gülüşte biraz içi sızlayanlardan , her mutlulukta hüznünü de eksik etmeyenlerden misiniz ? Her daim Mona Lisa yı kendi yüzünde görenlerden misiniz aynaya baktığınız anlarda , ben gibi ...O karmakarışık günlerden biri daha işte , Güzel olanı yine eksik kalanlardan oldum çıktım yine. Allahtan belamı istediğim günlerden biri daha huzurlarımızda...

Düşündürdü gece beni , derinlere indikçe belkide bişeyler sancımaya başladı yine , kusur bulmak değil amaç , mükemmeli istemek hiç değil ,tek temenni yüzde yarım kalan tebessüme çare aramak, elde olana pollyanna kalbiyle değil , yürekten sahip olmanın keyfini sürmeyi hayal etmekti belki . Eksiği gediğiyle yaşamayı öğrenmeye rağmen , hala kısık ışıklı bir umut taşımaktı .

Yıllar once yaşanan bir aşktı , mazide kalmış , üstüne sünger çekilmişti .Her nekadr yürekte kalan sızı olsa da güzeldi hatıraların geneli . Özlenen olmayı hala becerebiliyordu onca şeyin üstüne. Son paramızı beraber harcamış , kısıtlı yaşamıştık senelerce . Bazen almak istediklerimiz içimizde ukte kalmış , bazen gitmek istediğmiiz yerlere gidememiştik .Tek bildiğim ve derinden hatırladığım "PAYLAŞMIŞTIK" elde ve yürekte olanı sonuna dek . O zaman hiç bitmeyecek sandığımız mutluluğumuzun tek eksikleri , gidip göremediklerimiz , beğenip alamadıklarımızın ukteleriydi hep . "Keşke daha çok paramız olsa" derdik ya , onun için güneye inip yazları beraber çalışmış , ayrılığı ve yalnızlığı yine o donemde beraber tatmıştık . Daha çok paramız olmalı , daha iyi yaşamalıydık . Daha iyi yerlerde eğlenmeli , daha iyi yerlerde akşam yemekleri yemeliydik ."Eksiğimizi" gidermek içindi hep hayat telaşımız.

Derken yıllar sonra o "eksik" sandığımıza kavuşunca bişeyler yine gidiverdi hayatlarımızdan . Kariyer uğruna , gelecek korkusuyla birbirimizi feda ettik aslında farketmeden . İstediğimizi alabiliyorken , istediğimize sahipken , en değerlimizden olmuştuk aslında . Bu sefer daha büyük bir boşluk , daha büyük bir eksikle karşılamıştık yeni hayatlarımızı .Paramız bitince haftalarca evden çıkmadan keyifle oturabilirdik ya beraber , "herşeyimiz" olmasına rağmen , 4 duvara sığamaz olmuştuk . Sonu gelmez bir mutsuzlukla dolmuştu içimiz. Her sabah işe gidiyor , yoğun günlerde hırsla, canla başla çalışıyor , büyük başarıla imza atıyor , tebrikler alıyor , terfi ediyorduk . Şık restaurantlarda yenilen akşam yemekleri , pahalı ayakkabılar , mücevherler , şık takım elbiseli adamlarla doluydu hayatımız . Sosyetik ve göz alıcı olanlar arasında olup , hep gıpta edilen , övgü alanlardandık . Tabiri caizse mükemmeli yaşıyorduk , bizi tanımayanlar böyle diyordu hep . Aslında tanıyanlarda bilmiyordu ya , o vakti zamanında "eksik" bildiğimizin hayatımıza girişiyle en büyük zenginliğimizden ettiğini yüreklerimizi .Kendimiz bile hissedememişken uzun zaman, avunmaya çalışırken pahalı oyuncaklarımızla ,Yetim kaldığımızı kaç kişi gerçekten hissedebildi ki ?

Sonra uzun süre kariyerli , akıllı , iyi aile babası kriterlerinde bir sevgili istedik durduk . Bir çoğunu beğenmeden yapayalnız zamanlar geçirmeyi tercih ettik. İstediğimizden biraz bile farklı olsa karşımızdaki , burun kıvırıp bir başka hikayeyi öğrenme hevesindeydik . Huzuru ve sevgiyi bir tek kafamızdaki adamda bulabileceğimize inandırarak kendimizi , sevgiyi değil , sevgiliyi arayarak yaşadık gittik . Günler geçti , aylar seneye yaklaştı ve uzun zaman sonra aradığımız huzurlu oyuncağa kavuştuk . Tahmin ettiğimizden daha sürprizlerle dolu , daha sevgi doluydu beklediğimiz. Her kaprisimize tahammül ediyor , kafamız esip arayıp sormasak ta sabırla bekliyordu "sevdiğini" . Başımızı göğsüne güvenle yasladık , huzurla sarıldık belki ama o "aradıklarımız" arasında bir şey eksik kalmıştı yine. O hissettiğimiz koku , o alıştığımız yumuşacık eller yoktu bu seferde.Üzerimize sinen "o" nun kokusu değildi , sadece güzel bir erkek parfümünden ibaretti. Hissiz , tatsız ...Eksik yine hayatımızın merkezindeydi , en can alıcı olandan kalp acıtandandı ...Yine "eksiğimiz" bizden uzak , başka birlerde kaldı .

Hayatın rutinliğine ayak uydurmayı reddedip , kendimizce heyecanlar yaratmaya çalıştık bazen , elindekiyle yetinenlere ayak direyip kalp çarpıntısını tercih ettik .Herzaman mantıklı olmamızla övünüp ,bazen aklın sınırlarını zorlayamayı tercih ettik . Aşk masalları anlattık kendi kendimize , sonrada olamayacağını bile bile inanmaya çalıştık , kırılacağımızı , üzüleceğimizi göze alıp arkamıza bakmadan devam ettik yola .Herkeste kusur ararken , başkalarının kusurlu gördüğünü benimsedik ,kendi sınırlarımızı aşmaya korkarken , ülke sınırlarını aşıp başka diyarlarda yaşamayı göze aldık , kıtalar ötesinden haber almaya heves ettik . "Olmayacak duaya amin deyip" kalbimizin eksiğini mantığımızın eksiğiyle tamamladık , Elma şekeri ömründe kısa heyecanları , uzun huzurlara tercih etmeyi göze aldık .Çok uzakta olanı özleyemeyi tercih ettik , yanıbaşımızda kocaman huzurlar varken.

Yaşadık , yaşadık , yaşadık ta bir tek "eksiğin" hep olduğu anlatamadık içimize. Her daim bizimle olduğunu hiç kabullenemedik. Ya paraydı , ya kariyer , ya diğer yarımız, ya iç huzurumuz yada aşktı o yegane eksik. Hep eksikti , hep vardı . Her yaşta , her şehirde , dünyanın öteki ucunda da olsak biyerlerde , biyerimizde hep bizimleydi . Farklı hikayelerle , farklı yüzlerde zaman gelecek yine kendini hatırlatacaktı . Kah denkleştiremediğimiz parada , kah unutulmayan bir sevgilide , kah huzurda , kah yanlış zamanda , yanlış insanda...Gidende olacak , gelende hiç bulunmayacak , olamayanı özlettiren kalacaktı ...Daima...

21 Mart 2009 Cumartesi

Kaç Seslidir kaybetmek ....

Kaç seslidir kaybetmek ?

Hep gidenin ardından söyledik “kaybediş” şarkılarını , hep terk eden oldu arkasında gözü yaşlı birilerini bırakanlar , kaybettiklerimiz arkasına bakmadan gidenler sanıldı hep …O kadar yüzeysel , o kadar görünen oldu ki hep kayıplar , aslında içimizde kendini yitirip gidenlerin yok oluşu fark edilmedi bile…

Ben böyle kaybetmedim işte , terk edilmedim , gidenin ardından bakmadım asla , geceler boyu içip , ağlamadım . Keşke öyle yapsaymışım , daha az üzer , daha az hırpalardı belki bu kaybediş . Diğerlerine benzer , diğer insanların yaşadıkları gibi üç, beş ayda yitip giderdi hayatımdan . Nasırlaştırmazdı bu kalbi bu denli çok .

Geride kalan olmadan , gözünün içine bakarken , el eleyken kaybettiniz mi hiç birini ? Avuçlarınızın içinde günden güne eriyen kar misali tükenen kaç insan oldu , sordunuz mu hiç kendinize ? Her büyük kavganın ardından yaşanan barışmaların , aşka atılan düğümler olduğunu , kaçımız fark edebildik ki bu güne dek ? Yalnızlıktan korkumuzdan , Alışkanlıklarımızdan sıyrılmaya cesaretsizliğimizden , ve belki de kendimize bile itiraf edemediğimiz sevgisizlik kabusundan başladık beklide bu yıllarca süren , ne uzayan , ne de kısalan aşk hikayelerine…

İçimizde korkan bir çocuk barındırdık hepimiz çünkü. Neşeli gözleri ışıl ışıl parlayan bir kız olmalıydı onun yerinde ama , o kadar çok incinmiş , o kadar çok kırılmıştı ki zamanla , giden sevgililerin ardından aslında o terk edildi hep , yaşanan şiddetli kavgalarda patlayan tokatlar aslında hep onun yanağınaydı …Acımızdan hissedemedik. Biz her ne kadar güçlü kadınlar olursak olalım , o hep korktu karanlıktan , yalnız uyumayı o denli sevmedi . Para hırsından , iş stresinden iyi yetiştiremedik içimizdeki kızı .Çikolatasını , elma şekerini hep eksik ettik .

Bu yüzdendi işte can havliyle yılanlara sarılışlarımız , yüzlerindeki yalan sevgiyi göremediğimizden yaşandı samimiyetsiz aşklar ,ve ardından kayıplar. Yıllarca sabırla , umutla , düzelir diyerek fark etmeden tükettiğimiz sevgiler yalnızlığımızdandı . İşte bu yüzden belki daha çok iz bıraktı terk etmeyen , içimizde yiten aşklar . Günden güne gözden düşüşleriydi titreten aslında kalplerimizin bam telini.

Keşke dedim kendi kendime , keşke geride kalan , hatırlayacak olan ben olsaydım diye. Keşke mazimde özlenen yaşanmışlıkların içine bir adam koyabilseydim , o belirsiz silüetin yerine.
Benim de hatam çoktu elbet , zamanında toplayıp cesaretimi , kapıyı çarpıp çıktığımda geri dönmemecesine karartmalıydım gözümü . İçimdeki kıza yenilmeden , çekip gitmeyi bilmeliydim. Üzgünüm ey aşk! Senden , sevmekten bu kadar kolay vazgeçemedim. ..

yitip gidenlerden....

Beraber boyadığımız yeşil boyalı ev, hayaller , yaşanmışlıklar, paylaşılan herşey o şehirde kaldı . Gün geçtikçe daha da iyi anlıyor bu kız . Geçen sene bu zamanlar kışın bahara çaldığı günlerden birinde bitmişti aslında herşey. Ya alışkanlıktan yada korktuğumuzdan hiç hayır diyemedik birbirimize , ne zaman çağırsak geldik , ne yaparsak yapalım affettik. Adını hala netleştiremediğim , tadını hala anlatamadığım bişey olarak kaldın içimde...4 sene oldu , hala dönüp dönüp bakıyorum resimlerine . Kah beraber çekildiklerimize , kah beraber "çekildiklerinize". Başka hayatlar seçtik , başka yollar çizdik kendimize , başka kollarda karşıladık bazen sabahları , başka kokular karıştı tenlerimize..Hani huzurla kapar ya insan gözlerini bazen ; o huzurla alınan derin nefeslerdeki iç çekişte kaldık , sonra hissettirmeden sarıldık yanımızdaki meleğe. Kendi adımıza mesafeler katederken ne uzayabildik , ne de kısaldık içimizde senelerce. Sadece gönül gözünün görebildiği bir uzuv olarak yerleştik diğer bedene , ara ara sancıyan , benzer kokuda sızlatan sol yanı . Beraber büyüyüp , beraber düşüp incittik dizlerimizi , açtığımız yaralara beraber pansuman yaptık , ve yaralar kapandı sanıp dönüp sırtımızı kendi hayatımıza geri kaçtık .Birbirimize hayatı öğretmeye gönderilip , görevini tamamladığında da çekip gidenler olduk kaldık . Bir gömlek , bir tshirt en fazla bir çift çoraptı geride kalan , gözle görülen , elle tutulan . Beraber paylaşılmayı bekleyen bir yatak , beraber gidilecek tatiller , beraber yapılacak yemekler ve büyütülmeyi bekleyen bir DURU ŞANS yok artık , kalp sandığına kaldırıp sakladık hayalleri içimiz acıyarak ...Pembe patikleri başka kızlarda görme vaktidir gün , gidenleri bir kadeh kırmızı şarapta boğmak , sızıları birkaç satırda dindirmeye çalışmak vaktidir... Gözleri bazen eski huzurlarla kapayıp , yerini doldurmaya çalışmadan , kalabalığa karışmak ,yaşanmışlığın izleriyle , üç noktayla yola devam etmek , başka bir erkeğe "evet " demek vaktidir...İçinde kalanla , gözünün gördüğünü bir insan yapıp mevcut duruma alışmışlıktır, eskisiyle yeniyi harmanlamaktır...

13 Mart 2009 Cuma

Zoénin Turtasından....

Ne zamandır bir blog sayfası oluşturma fikrinde olan ben , bu fikri hayata geçirebilme atılımında bulundum nihayet . Yazacak onca sey , söyleyecek onca söz varken , çoğu zaman aklımdakileri kaleme alacak cesareti kendimde bulamadım sanırım . Şu gün itibariyle artık Zoe nin kaleminden dökülenlerde burdan herkese ulaşabilicek , Zoénin Turtası , onun dünyasındaki aşkları , hayal kırıklıklarını , unutulmuş, yaşanmış herşeyi içerecek azar azar.Mutlu olduğunda yazacak , içini dökecek , hayal kırgınlıklarını , hayata sıkı sıkı tutunuşunu anlatıcak Zoé. Umarım seversiniz onu:)